3 Haziran 2016 Cuma

Şiddet sorunu

     Konuşulması en zor konulardan biri belki de aile içi şiddet olayları, duymak istemiyoruz ama gerçeklerden de kaçacak bir yerimiz yok, o halde toplum olarak bu sorunu çözmek zorundayız. ''Ben ne yapabilirim ki?'' demeyelim, hepimizin atacağı küçük adımlarla daha güzel bir dünya mümkün. Kişi kendisini değiştirdikçe çevresi de değişecektir, insanlara ışık olacaktır unutmayın, çevremizde karanlığı aydınlatacak insanlara ihtiyacımız var. Tek başımıza olsak dahi doğru bildiğimiz yolda hayıra ve barışa doğru yol almalıyız. Toplumu bu hale iten sebepleri ve neler yapılabileceğini anlatmaya çalışacağım yazımda.
     Aile içi şiddeti ailemizin içinde yalnızca bizi ilgilendiren bir konu olarak görüyor olabilirsiniz fakat durum öyle değil bu toplumsal bir sorun. Aslında şiddetin şiddeti doğurduğu gerçeğini düşünürseniz, bugün yaşadığımız duyduğumuz her kötü olayın bir çok küçük ve duyunca anlamsız bulacağımız sebepleri var. Biraz daha yakından inceleyelim: İnsan doğası gereği sorunları aklıyla çözmesi gereken bir varlıktır. Fakat aklını kullanmayan o kadar insanın arasında akıllı davranmak kolay mı sizce? Hayır hiç değil, şiddet biraz da bu isyanın somutlaşmış hali, düşündüklerimizi hissettiklerimizi; bize verilen düşünme, konuşma yeteneklerini kullanmadan karşı tarafa anlatmaya çalışmakla ilgili. İnsan neden bu yolu seçer? Cevap basit en kolay yol bu olarak görünür insana. Neden kendimizi yıpratıyoruz ki karşı tarafa kendinizi anlatmak için yanlış anlaşılıp baştan tekrar tekrar anlatmak için? Bir tokat bir küfür herşeyi halleder, karşıdaki insan da haklı olduğumuzu kabul edip susar. Haksız olduğumuz gerçeğiyle veya haklı olduğumuzu ispatlamak için saatlerce düşünüp konuşmaya gerek yok, herşey halloldu. Bu sadece ailevi meselelere değil toplumun her alanına sirayet etmiş durumda. Gücü yeten herkes alttakini ezmek için fırsat kolluyor sanki, insanlıktan çıkmış olması çok da umrunda değil, çoğunluğa ayak uydurma yarışında. Haklı ve güçlü olmanın en kolay yolunu bulmuş herkes gibi gözü kapalı ilerliyor.
     Şiddet İslam dininde haksızlığa uğramamış veya kendisine zarar verilmemiş insan için bir çözüm yolu değildir. Pek çok ayette peygamberimize güzel öğütler vermesi, dinlemeyenler için de üzülmemesi gerektiği anlatılmıştır. Diğer ayetlerde de peygamberimizde bizim için örnekler olduğunu okuyoruz. Yani bizler de düşüncelerimizi bildiklerimizi başkalarına zorla kabul ettiren kişiler olmamalıyız. Öğüt verenler ve güzel öğütleri alanlar olmalıyız, bizi dinlemeyenleri de bu kişi eşimiz veya çocuğumuz olsa dahi zorlamamalı, gerektiğinde seçimlerinde özgür bırakmalıyız. Bu hem ailemizdeki hem toplumsal alandaki huzurun inşası için gereklidir. İslam hoşgörü dini derken bundan bahsediyoruz aslında, herkes iradesini kullanarak hareket etmeli. Şiddetse özgür iradeyi ve aklı paramparça eden bir korku unsuru olabilir gücünü bu şekilde kullanmak isteyenlerin elinde. Başkalarına zarar veren bir insana da zarar vermek onu yaptığı işin kötülüğünü anlayarak doğru yola iletebilmesi açısından doğru olabilir. Ama bunun da bir ölçüsü vardır, Allah ölçülü davrananları sever unutmayalım. 
      Bizler toplumun her alanında kötü davranışlardan sakınmak zorundayız, bunun sonucunun nereye gideceğini bilemeyiz çünkü. Çokça şahit olduğum bir olay; devlet kurumlarında insanları azarlayarak keyfi bekleterek egosunu tatmin eden insanlar var, burda haksızlığa uğrayan vatandaşlar sizce öfkesini onlardan çıkarabilir mi? Memura hakaret bile mahkemelik olmaya yeter, haliyle çevresinden bir insan bu öfkenin hedefi olabilir. Aile içi şiddet sadece ailenin sorunu değildir derken bundan bahsediyorum. Toplum içindeki haksızlıkları ve adaletsizlikleri önlemeden şiddet olaylarına dur diyemeyiz. Aynı şekilde işini kaybetmemek için iş arkadaşının veya patronunun psikolojik şiddetine katlanmak zorunda olan insanların bunu eşine ve çocuğuna yansıtacağını biraz düşünün. Siz yalnızca bir insana zarar vermiyorsunuz o şiddetin form değiştirmiş halde masum insanlara yönelmesine vesile oluyorsunuz. Hareketlerimize davranışlarımıza içgüdülerimizle değil vicdanımızla yön verirsek gerek toplumda gerek aile içinde daha huzurlu ortamlar oluşacaktır. Herkesin üzerine düşen görevler var, erkekler öfke kontrolünü öğrenmek zorunda evet, masumlara kendisine güç yetiremeyecek olana el kaldırmamaları gerek evet. Ama bütün toplum artık kendisine güç yetiremeyecek olanı ezmekten vazgeçecek yoksa bu bir kısır döngü olur gelir sizi de bulur. Toplum olarak erkeklerin şiddete meyili çok ayrı bir konu, fakat aile içi şiddet erkeğin daha güçlü olmasının bir sonucu olarak görülemez. Güçlünün güçsüzü ezdiği bir dünya, bir toplum algısını içselleştirmekle bağlantılıdır. Güçlünün güçsüze yardım ettiği elinden tuttuğu bir toplum inşa edemezsek, yok olur gideriz yakında. Allah barışa ve huzura yönelik işler yapanların yardımcısıdır unutmayalım, bozgunculuk yapanlar sayıca çoğunlukta olabilir ama Allah kimin yanındaysa kazanan o olacaktır. Hayırlı günler dilerim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yaşam ve Ölüm

Doğumu mucizevi bir olay kabul ediyoruz fakat ölüm neden hep kötü şeyler hatırlatır bizlere? Başka bir boyuta geçeceğimize inanan herkes iç...