5 Mayıs 2016 Perşembe

Nereye gidiyoruz, istikamet neresi?

    Bugün artık herkesin herşeyi bildiği noktadayız, tabiki gerçek anlamda bilgiye sahip olan az insan var ama yüzeysel ve bildiğini zanneden insan sayısı zirvelerde. Bu sebeple çok bilen insan, neden ötekinin bildiklerini ve yaptıklarını kendi mantığında yargılamasın ki? Bu noktaya gelmemize katkıda bulunan, yüzeysel habercilik anlayışıyla çığır açan yazılı görsel ve sosyal medya kahramanları. Haberciliği namusu ve alnının teriyle yapan insanları tenzih ederim. Fakat bir konu hakkında bilgi sahibi olmayan insanlar çıkıp, çarpık şeyler söylediğinde bunun halka yansıması ne yazık ki felaket oluyor. Medya da kim terörist, kim iş adamı, kim dost kim düşman, kim kurt kim kuzu, oyunu oynuyorlar sanki. Sosyal medyayı daha yakından takip edebiliyorum, orada fikir beyan edenlerin sayısı daha fazla olduğu için işler daha karışık, kimi doğru bildiğinden emin kendince çıkarımlar yapıyor, kimi onun bunun gazına gelip herkese sövüyor, kimi gerçekle alakası bile olmayan hayali şeyler yazıp çiziyor. Sonuç hepsinin az veya çok taraftarları var, kimse gerçeği bilmediği halde herkes gerçeği bildiğinden çok emin. Böyle bir ülkede yaşamıyoruz sadece, böyle bir dünyada yaşıyoruz aslında, gerçeklik algısını kaybetmek üzere olan milyonlarca insan var. Neyin doğru neyin yanlış olduğu hergün saçma sapan bilgi kirliliğiyle birbirine karışmakta.
     Peki böyle bir ruh hali içinde nasıl devam ediyor hayat? Şöyle, herkes birbirinden şüpheli, kimse kimsenin ne düşündüğünü bilemiyor, aslında çok da önemsemiyor nasılsa yanlış düşünüyordur. İnsanlar da eleştirilmemek adına düşüncelerini saklıyor veya korkarak düşüncelerini ifade etmeye çalışıyor ve hedef oluyor. Bütün bunlar arasında hiçbirşey düşünmeyip yalnızca kendi çıkarına odaklanmış insanlar yok mu? Tabiki de var, biz neden böyle olamıyoruz? Çünkü olmamalıyız, iyi bir insan veya akıllı bir insan şuanda nasıl bir uçurumda olduğunu görür zaten dünyamızın. Bu kadar ayrıştırılma, ahlaktan sevgiden yoksun bireyler oluşturma çabası içinde sistemler; herşeyi tehdit olarak algılayan, dostluk, arkadaşlık, iyi niyet kavramlarının boş şeyler olduğuna inanan topluluklar. Bunlar arasında makam veya mevki sahibi olanların durumu parlak mı sanıyorsunuz. En güçlü de olsan, hakaret, eleştiriler, memnuniyetsizlik diz boyu, uzlaşmak kelimesi tedavülden kalktı zaten. Herkes haklı herkes biliyor, herkes benim yolum doğru diyor? Eee o zaman nereye gideceğiz? Bir son vermek istiyorsak bu gidişe şöyle yapacağız, herkes kendi bildiklerini veya duyduklarını daha iyi değerlendirecek, gerçekten bilgi sahibi olmadığı kulaktan dolma şeylerle karşısındakini, yani farklı görüşleri yargılamayacak. Eleştiri yapılabilir ama ağzından çıkanı kulağı duyacak herkesin, duymak istemediği şeyleri hakaret, aşağılanma, alay sözcüklerini kullanmayacak.
     İnsanlarla veya bir fikirle uzlaşamayacağınızı düşünebilirsiniz, ben bir Müslüman olarak bir ateistle din konusunda konuşmaktan kaçınırım çünkü o beni dönüştürmeye ben de onu dönüştürmeye çalışacağız, halbuki zaman onun hayatında ve benim hayatımda neler olup bittiğini objektif biçimde gösterecektir, uzlaşmasak da birbirimize zorla birşeyler dayatmak zorunda değiliz bunu anlayalım artık. Her insan kendi yolunu çizmekte özgürdür başkalarının haklarına saygılı olduğu müddetçe, size bir zararı olmayan görüşe ve insanlara saygı duyun. Fitne ve bozgunculuğun dinimizde yasak olduğunu unutmayalım. Bugün Müslümanlık iddiasından olsun olmasın insan olmak, ahlaklı olmak da bunu gerektirir. İnsanlar arasında barış huzur temin etmek varken, ne kişisel yaşantımızda ne de siyasette sürekli fitneci poziyonunda bulunmayalım, eğriyi doğruyu tartmadan konuşmayalım. En çok ben bilirim, ben haklıyım iddiaları kimseyi biryere taşımaz, taşısa da çok geçmeden sonunun hiç de hoş olmayacağını görürüz. Kibir, insanları, onların görüşlerini hafife almak, alay etmek ne ahlaklı bir insana ne de bir Müslüman'a yakışmaz. Bize verilenlerle, sahip olduklarımızı düşündüklerimizle gururlanmak kimseyi bir yere götürmez, bu yol ancak hüsrana uğrayanların başı önde geri döndüğü bir çıkmaz sokaktır.
     Birşey bilmekten çok uzaklarda olan insanoğlu, kendini evreni ve birçok doğa olayını henüz çözememişken, karşısındaki insanı çözmeyi onu alaşağı etmeyi, ezmeyi ve ona üstünlük sağlamayı planlıyor. Koskoca evrende küçücük bir varlık olan insan, Allah'ın ona verdiği akılla övünüyor, insanları birbirine düşürüyor, savaşlardan gelecek ganimetleri hesaplıyor. Bu küçük hesapları yapanlar çok zekiler belkide ama bunları kendilerini insanlıklarını kaybetme pahasına yaptıklarını unutmuşlar. Evet belki bu yazı sizi mücadelenizden vazgeçirmeyecek, ama gereksiz tartışmalar, küfürlerle hangi amaca ne sebeple hizmet ettiğinizi biraz düşünmeniz gerekli. Her insan kendinin kurtarıcısıdır çünkü, kimse kimsenin elinden tutup onu doğru yola zorla iletemez. Allah'ın hidayet verdiği kulları müstesna.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yaşam ve Ölüm

Doğumu mucizevi bir olay kabul ediyoruz fakat ölüm neden hep kötü şeyler hatırlatır bizlere? Başka bir boyuta geçeceğimize inanan herkes iç...