9 Mayıs 2016 Pazartesi

Harekete geç!

    Bugün pazartesi, birçok insan için yeni bir iş, yeni umutlar, yeni bir hafta demek. Bazı insanlar içinse zorunluluklar, hep aynı işler, angaryalar ve pazartesi sendromu demek. Neden böyle oluyor? Bazı insanlar çalıştığı işte, evliliğinde ufak tefek problemler olsa da hayata pozitif bir bakış açısıyla üreterek ve çalışmaktan yorulmayarak nasıl devam ediyor? Üstelik bu insanlar heryere yetişebiliyor yani sosyal medyada, işte, evde kaliteli vakit geçirebiliyor. Kimimizse bize verilen tek bir görevi bile yaparken yorgunluktan ölüyoruz, hiçbirşey istediğimiz gibi olmuyor, herşey üzerimize geliyor. Belki de oyunu kurallarına göre oynayamıyoruz bunu bir gözden geçirelim :)
    Hepimiz bu dünyaya bir amaç için geldik öncelikle bunu hatırlayalım, bu amaç ev, araba satın almak ve nefret ettiğimiz bir işe sahip olup para kazanmak, sonra da bu parayla hiç de ihtiyacımız olmayan marka kıyafetler almak değil. Popüler kültürün bu tuzağından kurtulmak zorundayız bize çok zor gelse, toplumdan içinde bulunduğumuz aileden, arkadaş gruplardan uzağa düşsek de. Yaşamın kalitesi ona yüklediğimiz anlamlarla bağlantılıdır. Amacı olmayan insan sadece sürüklenir, bir hedefe yürümediği müddetçe mutsuzdur. Bu hedefin çok büyük bir hedef olması gerekmez çok planlı olması gerekmez. Sizi ve çevrenizi pozitif olarak etkileyecek her iş, her çaba hatta her niyet size döner, yaşamınızı güzel ve anlamlı kılar, ama aynı zamanda zorluklar ve mücadeleler de getirir ki zaten gerçekten başarılı olmak demek engelleri aşacak kuvveti kendi içinde arayıp hedefine ulaşmak demektir. Bebeklere bakın kaç kez düşüp kalkıyorlar ama hedefleri belli: Yürümek! Bunu başarana dek siz de çok acı çektiniz ama başardınız. İnsan büyüdükçe önüne yeni hedefler koymalı ki sürekli büyüsün, yeni şeyler öğrensin ve daha güçlü mutlu bir birey olsun.
    Yaşamınıza bir hedef koyarken lütfen kendinize karşı adil olun, yapmak istediğiniz şeyleri düşünün, hangi işi daha iyi yaptığınızı düşünün. Başkalarının hedeflerini kopyalamayın, siz başkası değilsiniz, onlarda olmayan birşey sizde var ve bunu bulmak zorundasınız. Bu belki bir ömür sürecek ama uğraştığınıza değecek, gerçek sizi bulduğunuzda, dünyaya imzanızı attığınız işler bıraktığınızda belki ölüm bile o kadar korkutucu gelmeyecek, üstünüze düşen görevi bu dünyaya geliş amacınızı tamamlamış biri olarak. Bir bahçede hatta bir saksıda çiçek yetiştirmek bir hedeftir, tohumları bahar aylarında eker hergün sular filizlenmesini beklersiniz, sonra filizlenince heyecanla büyüyüp çiçek açmasını beklersiniz. Emekleriniz rengarenk çiçek açtığında, sizden mutlu kim olabilir bu dünyada? Anlatmak istediğim tam da bu, bir çiçek yetiştirmekle başlar herşey, bir bakarsınız bütün doğayı insanları sevmeye başlar, mutlu bir insan olursunuz.
    Tasavvufi boyutta, insanoğlu Allah'ı tanımak ve bulmak için önce evrene bakmalı, kendine bakmalı; evreni ve kendini tanımalı ki ilahi gücü tasavvur edebilsin, kaderinin kendi çabasına bağlı kılındığını, Allah'ın kimseye taşıyabileceğinden fazla yük yüklemeyeceğini Kuran ayetleriyle öğrensin ki umutsuzluğa kapılmasın, hayatı değişsin. Hayatına hedefler koyarken Hak yolunda mücadele etmek için gönderildiğini unutmasın, unutmasın ki bu dünyanın zevkleri ve dertleri arasında bir yerde sıkışıp kalmasın, önünü görebilsin. Daha iyi, daha temiz, daha güzel bir dünya için elinden geldiğince gayret etsin çalışsın, doğru yoldan sapmış insanların ne dediğine, onların dünyevi arzu ve isteklerine kulaklarını, gözlerini kapatabilsin. Çünkü insanın içindeki azmi, yaşama sevinci, umudu diğer insanlar tarafından tehdit altındadır sürekli; bir bakış, bir söz insanın enerjisini düşürür, belki hayata küstürür. Bunlara rağmen insan, niyetinde ısrarcı olsun ki Allah ona yardım etsin.
    Herkes kendi penceresinden bakar, kimi en güzel şeylerde bir kusur kimi en zor durumlarda bir umut görür. Mutlu ve başarılı insan ikincisidir, çünkü o da hepimiz gibi zor zamanlardan geçmiş, sevdikleri tarafından yüz üstü bırakılmış, yalnız kalmış, küçümsenmiş, önemsenmemiş, ama doğru bildiğinden vazgeçmemiştir. Arkasında bıraktığı 9 köyde, onu anlamayan insanlara küsmemiş, hatta mektuplar yazmıştır; 10. köyden sevgilerle :) Çünkü o bu dünyaya başkasını eleştirmek, başkasının gittiği yoldan gitmek için gelmemiştir. Bunun bilincine biz de varmalıyız ki başka yollarda başka fikirlerde kaybolmadan yürüyebilelim.
    İnsan kendi fikrini, kendi zikrini bulmalı, özünü oluşturan iyiliği sevgiyi unutmamalı. Topraktan ve sudan yaratıldığını unutmayıp doğadan kopmamalı, nasıl ki bütün kış yeşermeyi bekler tohumlar toprak altında, bulutlardan inen rahmetle can bulup doğayı süsler, insanoğlu da sabrı bilmeli yeşereceği günler için kendi içine dönmeli, kendini tanımalı, yolunu bulmalıdır.
     Bir çocuğu gülümsetmek olsun niyetiniz, bir kitap okumak olsun, evladınızı iyi yetiştirmek veya yaşlı annenize bakmak, insan iyiliği yaşamının her alanında görev olarak üstlendiğinde zaten toprağına tohumlar eker, bir gün bir bakar her yer çiçek. Ama o çiçekleri göz yaşıyla suladığını bilmezler de her şey önüne tepsiyle serildi zannederler. İyiliğe niyet etmemek nasıl olsa yeşermez diyerek tohumlarınızı ekmemektir, başkasının bahçesini rengarenk görüp de imrenirsiniz sonra. Niyet edip ektiğiniz tohumları gayretle sulamak ve sabırla beklemek, o niyete ulaşmak için harcadığınız çabadır, ama bazen elimizden bir şey gelmez ümit etmekten başka, o anda Allah'ın rahmeti göklerden süzülüp iner o çiçeği topraktan çıkarır, şükretme zamanıdır artık :) Öyle kişiler vardır ki hem çaba göstermeyip hem de Allah'ın rahmetinden ümit keserler, kendi elleriyle tohumlar ektiği toprağa beton dökmek gibidir bu, işte oraya artık yağmurlar ulaşamaz, tohumlar çiçeklenemeden toprak altında heba olup gider, tıpkı insanın ömrünü boşa geçirip heba etmesi gibi. En güzel niyetlerle hayata sarıldığınız ve harekete geçtiğiniz bir hafta olsun, mutlu haftalar :)
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yaşam ve Ölüm

Doğumu mucizevi bir olay kabul ediyoruz fakat ölüm neden hep kötü şeyler hatırlatır bizlere? Başka bir boyuta geçeceğimize inanan herkes iç...