6 Mayıs 2017 Cumartesi

Sen kimsin?

Konumuz kibir ve gurur. Başlıksa kişisel bir tecrübeden hareketle atıldı. Ortaokul yıllarımdı, babam tartıştığı birisinden bahsederken ''sen kimsin?'' dediğini anlatıyordu, yüzünde küçümseyici bir ifade; ben de odadaydım, bu konuşmanın üzerine ''sen kimsin ki?'' dedim babama, babamın üzerime yürümesi, annemin onu tutması; annemin ısrarıyla ve bir hışımla kendi odama gitmem. Benim düşüncelerim bugün de aynı: biz kimiz ki başkalarını küçümsüyor, onları yargılıyoruz? Neyiz bu evrende, neyimizle övünüyoruz? 

İnsan kendi ailesini bile seçemiyorsa ancak kendini düzeltmeyi amaç edinmeliydi. Tabi gençken herkesi ve herşeyi düzeltebileceğime olan sonsuz inancım kırıldı zamanla ama bu lafı unutmadım. Ve başkasına söylerken kibirden dört köşe olduğumuz bu lafı başkasından duymanın getirdiği öfkeyi de. Kendisine yapılmasını istemediği her davranışı başkasına yapanlara ne diyebiliriz ki? Kuran'da anlatıldığı üzere Allah zulmetmiyor bize, kendimize zulmediyoruz. Hiç düşünmeden konuşuyor, düşünmeden hareket ediyoruz; bize farklı ve anlaşılması zor gelen her düşünceden, her hakikatten ardımıza bakmadan kaçıyoruz. Kaçarken, hakikati söyleyen insanları da paramparça ediyoruz ki hakikatin zerresi kalmasın artık, kimse bize işittiremesin doğruyu. Sonuç; belki de kurtuluşumuz olacak bir fikri savuşturmanın verdiği rahatlıkla kendi dünyamıza dönüp bir oh çekiyoruz. Yalanlar üzerine kurulu bir hayal dünyasındaysak ve farkında değilsek, bunu hiç düşünmüyoruz. Zaten ben demekten, benim fikirlerim, benim doğrularım demekten hakikati aramaya da pek zaman kalmıyor. Peki ya en değerli hediye olan zaman bize hakikati aramak için verildiyse? Ve biz edindiğimiz iki üç beceri ve bilgiyle hava atmaya uğraşırken işin aslı hiç de böyle değilse?

Kibir Allah'ın sevmediği özelliklerdendir evet, fakat kibir ve tüm kötü huylarımızla biz kendi kendimizi mahvederiz sadece. Yani öğüt veriliyorsa bizlere bu kendi iyiliğimiz içindir. Yoksa Allah bizden kat kat imanlı ve kat kat iyi insanlar yaratmaya muktedirken ona bir fayda ve zarar sağlama düşüncesi yanlıştır. Biz kendimiz doğru yolu buluruz ve Allah'ın izniyle çevremizde güzelliği ve doğruyu arayanlara yardım ederiz, yapabileceğimiz bundan ibarettir, değil gezegenleri, bir atomu dahi bir yörünge üzerinde hareket ettiren güç bizde değil, zerresinden bütününe kadar bizim kontrolümüzde olmayan pek çok şey varken hatta hayatlarımız pamuk ipliğine bağlıyken neyin kibri be kardeşim? Ahmed Hulusi hocam bir yazısında ''Arıya vahyeden Allah sana vahyetmiyorsa neyleyim'' diyor. Arı yolunu biliyor ve o yoldan gidiyor; bizlerse yolumuzu şaşırdığımızda bize yol gösterenlere sırt çevirip, Allah'ın vahyine değil kendi nefsimize göre hareket ediyoruz. İşte bu noktada kibir en büyük düşmanı insanın, doğruyu bildiğine olan inancı hakikati aramasına büyük  bir engel. 

Sürekli ben diye dolaşanlardan uzaklaşmak en güzeli, onlar Allah kullarını değil kendilerine kul olacakları, kendilerine itaat edecekleri aramaktalar. İnsanlara kul olmayı; ve onların Allah'ın hükümlerine ters düşen kurallarına göre yaşamayı putperestlikten farklı görmüyorum. Nasıl ki putlar yıkılmaktan kendilerini koruyamıyorsa, ne kadar büyüklenirse büyüklensin insan da başına gelecek felaketlerden Allah'ın yardımı olmadan korunamaz. Haddimizi bilmek belki zor gelir nefse ama huzura kavuşmak için buna muhtacız. ''Sen kimsin?'' den önce ''ben kimim?'' demek gerekir belki de..

Yaşam ve Ölüm

Doğumu mucizevi bir olay kabul ediyoruz fakat ölüm neden hep kötü şeyler hatırlatır bizlere? Başka bir boyuta geçeceğimize inanan herkes iç...