22 Ağustos 2016 Pazartesi

Huzursuz, uykusuz insanlar

     Uyku öyle bir nimet ki insan uyku düzeni bozulduğunda hayatının duygularının tamamen yön değiştirdiğini farkettiğinde anlıyor. Biz kimi zaman sabah ezanına kadar uyumayan bir bebekle uğraştığımızdan az çok biliyoruz, gece Allah'ın insanlara dinlenmeleri için verdiği bir nimet. Sosyal medyada bir iki gecedir uykusuzluk çeken insanlar yazılar paylaşıyorlar, sebebini çözmek için. Aklıma bazı sebepler ve çözümleri geldi, maddi değil manevi sebepler üzerinde duracağım aslında. Çünkü uyku bambaşka bir boyut insanın rahatlama, dinlenme durumuna geçtiği, iradesinden uzaklaştığı bir zaman dilimi, ne rüya göreceğimizi kontrol edemiyoruz mesela, bizim kontrolümüzün dışında bir şey uyku. Rüyalarla ilgili Mustafa Kaya isimli yazarın Sana bir sır vereceğim ve Hızır dokunsun rüyalarına adlı kitaplarını öneriyorum.
      Çevremde uykusuzluk problemi çeken insanların çoğunda, başka insanlara olaylara fazlaca takılma, kendi vicdanıyla hesaplaşmaktansa başkasını suçlama eğilimi var. Bizler başkalarını değerlendirmeye kalktığımızda -ki böyle bir hakkımız yok- kendimizi temize çıkarma içgüdüsüyle yaparız bunu. Halbuki insanoğlu başkalarından önce kendiyle hesaplaşıp kendi negatif yönlerini pozitife çevirmek için uğraşmalı. Çünkü bizler bu hayatımız sonlandığında kendi davranışlarımız için hesap vereceğiz başkası için değil. Kendi vicdanımızı rahatlatmak için kendimizle yüzleşmek zorundayız başkalarıyla uğraşmaktan vazgeçip. Bunu başarabilmek için insanın konumunu iyi bilmesi, eğriyi ve doğruyu iyi ayırt etmesi buna göre bir değerlendirme yapması şarttır. Bu ancak Kuran'la mümkündür. Başka sistemler uygulamalar da insanlara rehberlik edebiliyor, fakat hepsinin temelinde kendimizi nerde konumlandırdığımız ve hayata geliş amacımız yatar, bu soruları cevaplayamıyorsak tutarlı davranmak ve huzurlu bir yaşam uzun vadede biraz zor görünüyor. Yani hayat görüşümüze Allah inancını ve ölümden sonraki yaşamı ekleyemediğimizde bu dünyada büyük bir boşluk ve anlamsızlık içinde bocalarız. Yapılan her haksızlık yaşanan her olay gözümüzde gereksiz yere büyüyecek, bir sahibi olduğunu unutan insan yalnız ve çaresiz hissedecek, üzüntü ve korkularla başbaşa kalacaktır.
     Allah'a dayanıp güvenmek, bu dünyada O'nun emirleri ve yasaklarıyla yaşamak, ahiret inancı insanı bu dünyada kanaatkar huzurlu bir birey yapar, bir bakar ki dünyada da pek çok şey aslında sandığı gibi zor değilmiş. İnsana bütün bunları zor gösteren ve bu dünya için kendisini feda ettiren nefsi ve şeytanmış. Bunları anladığında Allah izin verirse doğru bir yola giren insanoğlu, başkalarına da gerçek anlamda rehberlik edebilir, eşi çocuğu komşusu dostu farketmez. Allah yolunda savaşmanın ne demek olduğunu bilirse, Allah'ın dinine yardım edenlerden olabilirse ne mutlu ona.
     Peki bütün bunların uykuyla alakası nedir diye sorabilirsiniz, çok basit vicdanıyla hesaplaşan yarın başına ne gelirse gelsin Allah'a güvenip dayanacak ve sabredecek kimse ile sürekli endişe halinde, Allah'tan değil yarattıklarından korkan, ve neden yaşadığını dahi bilmeyen kimsenin iç huzuru, dengesi aynı olabilir mi? Yatmadan önce namazını kılıp kendisini Allah'ın himayesinde hisseden kimsenin rahatlığı, kendi kendine yetmeye çalışan insanla aynı olabilir mi? Bu dünyanın yükünü omuzlarına almış insanın üzerindeki baskı; bu dünyayı gelip gideceğimiz bir mekan olarak gören Allah'ın daha pek çok evren yarattığını bilen insanla aynı olabilir mi? Hakkını hukukunu korumak için elinden geleni yapan olmadığında ilahi adalete güvenen kimse ile, sürekli haksızlığa uğrayacağını düşünen kimse aynı frekansta mıdır? Üzerimizdeki yükleri atma vakti, Allah'a koşma ve ipine sımsıkı sarılma vakti, başka bir kurtuluş yolu yok insanoğlu için. Hayırlı günler...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yaşam ve Ölüm

Doğumu mucizevi bir olay kabul ediyoruz fakat ölüm neden hep kötü şeyler hatırlatır bizlere? Başka bir boyuta geçeceğimize inanan herkes iç...